'BAŞKENTİN DİYARBAKIR OLMASI BARZANİ'NİN İŞİNE GELMEZ'
Kürt meselesini en iyi bilen isimlerden Peter Galbraith, Irak'ta olası bir bağımsız Kürdistan'ın Türkiye Kürtlerini etkilemeyeceğini düşünüyor...
31 Aralık 2012 Pazartesi 09:31
NEDEN
ABD’nin eski Hırvatistan Büyükelçisi Peter Galbraith, Kuzey Kürdistan anayasası yazımında anahtar rol oynayan ve Kürt meselesini en iyi analiz bilgisine sahip bir isim. Demokrat Parti’nin de Vermont Senato üyesi. Geçen hafta Foreign Policy dergisine Talabani ve Kuzey Kürdistan’ın bağımsızlığı üzerine yazdığı makalesiyle ilgili konuştuk.
Foreign Policy’de geçen hafta çıkan makalenizde Talabani’nin vefatı durumunda Kürtlerin yeniden bir Kürt’ün başkan seçilmesi için ısrar etmeyeceğini söylüyordunuz. Neden?
Talabani’nin resimden çekilmesi halinde Kürtlerin bir pazarlığa oturacağını ve Kürt Bölgesel Yönetimi’nin petrol dahil birçok meselede anayasal haklarının tanınmasını isteyeceğini düşünüyorum. Bunun karşılığında yeni başkanın bir Kürt olması konusunda ısrarcı olmayacaklardır.
Maliki buna yanaşır mı?
Bu bir ihtimal.
Maliki hükümetiyle Türkiye arasındaki gerginliği nasıl yorumluyorsunuz?
Ben burada ilginç bir evrim görüyorum. Ve bunu daha büyük resme bakarak yorumlamayı tercih ediyorum. Irak’ta açıkça Şii olan ve bunu vurgulayan bir hükümet var. Ve Türkiye artık Sünni kimliğini öne çıkaran bir ülke. Bunu söylediğimde Amerikalıların çoğu AK Parti’nin Türkiye’yi bir İslam ülkesine dönüştürmek istediği fikrine kapılıyor. Hayır bunu söylemiyorum. Demek istediğim; Türkiye eskiden milliyetçi Kemalist bir rejim olarak kendini tanımlıyordu, artık Sünni bir kimliğe sahip.
Eğer bölgeye bu kimlik tanımları üzerinden bakarsanız, Türkiye’nin Maliki’ye ve İran’ın domine ettiği Irak’taki Şii nüfusuna karşı düşmanca tavır almasını daha iyi anlarsınız. Elbette tersi de Maliki için geçerli. Maliki, Suriye’de Sünnilerin öncülüğünde yürüyen muhalif harekete destek çıkan, kendi ülkesinde sorun yarattığını düşündüğü Erbil’le arasını iyi tutan bir Türkiye görüyor. Ve rahatsız oluyor. Tabii ki başka birçok faktör de var ama iki yönetim arasındaki sürtüşmenin temel sebeplerinden birinin bu kimlik siyaseti olduğunu düşünüyorum.
Milliyetçi Kemalist Türkiye ile Sünni Türkiye arasındaki farklar ne size göre?
Bir ülkenin kimliği nedir, sorusunun cevabı Türkiye için değişti. Milliyetçi Kemalist dönemde Türkiye’de yaşayan herkes üç aşağı beş yukarı Türk’tü. Yahudiler, Ermeniler ve Rumlar dışında. AK Parti’yle birlikte Sünni olmak ortak payda haline geldi ve AK Parti dış politikada da bu kimliği ve paydayı öne çıkarmayı tercih etti. Bu, birçok dengeyi değiştirdi. Irak’taki ironiye bakın… Beş yıl öncesine kadar Irak’taki Şiiler Esad tarafından örgütlenen radikal İslamcıların saldırısı altındaydı. Dolayısıyla Esad ve Maliki can düşmanıydı. Şimdi ise Maliki Esad’ı destekliyor çünkü karşısında Sünniler var. Yani bu kimlik evrimi bölgenin tamamına sirayet etmiş durumda. Bunu dünyanın başka yerlerinde de gördük.
Mesela?
20’nci yüzyılın sonunda kimlik siyasetini Avrupa’da görmedik mi? Sosyalist ideoloji ve çokuluslu devletler çöktü ve sonunda örneğin Yugoslavya’dan birçok başka kimlik ve dolayısıyla ülke çıktı. Aynı şeyi şimdi Ortadoğu’da gördük. En güçlü kimlik bugün Kürtler tarafından öne çıkarılıyor. Bu da çok doğal çünkü haksız yere devletsiz yaşayan bir topluluktur Kürtler.
Öbür yanda Sünni bir Türkiye ve artık kendisini Iraklı değil Şii olarak tanımlayan bir Irak var. Suriye’de Alevi-Sünni çatışması…
Tüm bunların sonunda bağımsız bir Kürdistan’ın oluşması muhtemel midir?
Bence önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde bu kaçınılmazdır. Irak’taki Kürtler artık Irak’ın parçası olmak istemiyor, o kesin. Birçok Iraklı da Kürtlerin yeterince sorun yarattığını ve bağımsızlıklarını vererek onlardan kurtulunması gerektiğini düşünüyor. Gerçek bir birleştirici olan Talabani’nin ölümü de bu çözülmeyi hızlandıracaktır.
Türkiye buna ne der?
Ben Türkiye devletinin bunun farkında ve hazırlıklı olduğunu düşünüyorum. Elbette tercih etmez ama söylemlerine baktığımda konuya çok daha ılımlı yaklaştığını görüyorum. Bir kere çok ciddi ticari ilişkileri var Kuzey Irak’taki Kürtlerle. Artık siyaset birliği yapmaya da başladılar. Bağımsız bir Kürdistan’ın ayakta kalması için de komşu ülkelerden birinin desteğini alması lazım ki, bu ülke Türkiye’dir. Türkiye de buna uzak değil. Eskiden ‘Bağımsız bir Kürdistan kabul edilemez’ derlerdi, şimdi ‘Irak’ın birliği tercihe şayandır’ diyorlar. Arada çok fark var.
Kuzey Irak’ta bağımsız Kürdistan Türkiye Kürtleri’ni nasıl etkiler?
Türkiye devletinin en büyük fobisi zaten budur: ‘Orada bir bağımsız devlet kurulursa, Türkiye’deki Kürtler de kopacaktır.’ Bunun gerçekleşeceğini hiç sanmıyorum. Türkiye’deki Kürtlerin derdi, haklarının anayasal güvenceye alınması. Yoksa bağımsızlık gibi bir dertleri yok. Zaten neden olsun? Niçin Türkiye gibi gelişen ve büyüyen, tek ayağı Avrupa’da olan bir ülkeden kopmak istesinler. Bunu Barzani’nin de isteyeceğini sanmıyorum. Çünkü öyle bir durumda Irak Kürtleri azınlıkta kalacak ve belki başkent Diyarbakır olacaktır. Barzani de bunu istemez. Türkiye’yle arasını bozmayı da. O nedenle ben Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürdistan’ın bu anlamda Türkiye Kürtleri’ni etkileyeceğini sanmıyorum.
ABD’nin Irak’ta bağımsız Kürdistan’a tavrı ne olur?
ABD her zaman aynı cümleyi söyler: ‘Bir ülkenin bütünlüğü bizim için önemlidir.’ Fakat o gün geldiğinde bağımsız Kürdistan’ı destekleyeceklerdir. ABD’nin tarih boyunca bu tür durumlardaki tavrı bir bakıma espri niyetinedir. 1 Ağustos 1991 George Bush’un Kiev’de yaptığı konuşmayı hatırlayın. Sovyetler’in birlik ve beraberliğinden söz ettiği bu konuşmanın üstünden sadece birkaç ay geçmişti ki Ukrayna bir referandumla Sovyetler’den kopma kararı aldı. O nedenle bu konuşma bir öngörüsüzlük örneği olarak ‘Chicken Kiev’ (Tavuk Kiev) konuşması olarak gösterilir ve dalga geçilir. Yani Amerika’nın haritaya bir coğrafi malzeme gibi bakması ve devletleri ve kimlikleri ayırt edememesi gibi özellikleri mevcuttur.
Radikal
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.