22 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara12°C
  • İzmir16°C
  • Berlin2°C

BASININDA ÖNEMLİ KÖŞE YAZILARI

Türk basınında yayınlanan gazetelerden bazı köşe yazarlarının makalelerinden önemli bölümleri sizin için alıntıladık.

Basınında önemli köşe yazıları

06 Şubat 2010 Cumartesi 13:35

ABD, ‘milli güvenlik stratejisini’ nasıl oluşturuyor? (Mehmet Y. Yılmaz - Hürriyet)

Türkiye’de tartışılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde yer alan “iç tehdit tanımının” değiştirileceği yönündeki haberleri köşesine aktaran yazar Mehmet Y. Yılmaz, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin ABD’de de olduğunu yazdı. ABD Savunma Bakanlığı’nın “milli güvenlik stratejisini” gözden geçirmek üzere çalışma başlattığını kaydeden Yılmaz, bu belge arasında hangi silahtan kaç adetin satın alınacağına, küresel ısınmanın tehdit olarak algılanmasına kadar birçok maddenin bulunduğunu ifade etti.

foto3.jpg

Belge ile ilgili raporun Savunma Bakanı Robert Gates tarafından Kongre’ye sunulduğunu belirten Yılmaz, Kongre’nin “milli güvenlik stratejisi” kapsamında önümüzdeki yıllarda hangi gerekçelerle, nereye bütçeden tahsilat ayrılacağını bilmek istediğini yazdı.

Türkiye’de de bunun yapılması gerektiğini kaydeden Yılmaz şunları dedi:

“(...) Sorun, bir ülkenin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi gibi iç ve dış tehdit algılarını ve bunlara karşı alınması gereken önlemleri içeren bir belgeye sahip olmasında değil. Sorun, belgenin halkın meşru temsilcilerinin denetiminde ve onayıyla hazırlanması ile ilgili. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi tartışılırken, demokratik dünyada bunun nasıl yapıldığını hatırlamakta da yarar var."

Brüksel'de Zana farkı (Mahmut Övür - Sabah)

Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen Kürt Konferansı’na katılan yazar Mahmut Övür, buradaki izlenimlerini bugünkü köşesine taşıdı. Yapılan konferansa ilk kez Avrupa Parlamento Komisyonu sözcüsü ve Türkiye Masası Başkanı Jean Chriptophe Filori’nin katılmasının, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ve Kürt meselesine önem verdiğini ve açılım sürecini desteklediğini gösterdiğini kaydeden Övür, aynı şekilde Avrupa Sol’unun Türkiye'de yaşanan her sorunla, tekel işçilerinin eyleminden, Kürt meselesine kadar her konuyla ilgili olduklarını görmek gerektiğini yazdı.

Konferansta konuşan Leyla Zana ile Emine Ayna arasındaki farka dikkat çeken Övür, Ayna’nın siyaset dilinin hem eski hem de sert olmasına rağmen alkış aldığını ancak bunun sonuç alıcı olmadığını belirterek, Leyla Zana’nın ise hem kelimelerini özenle seçerek demokratik süreci ve DTP'ye yönelik operasyonları eleştirdiği, hem de kimseyi dışlamayan bir çağrıda bulunduğunu kaydetti.

Bu yıl 6'ncısı düzenlenen konferansta, Türkiye’ye dönemeyen çok sayıda Kürt siyasetçisi ve aydınıyla konuşma fırsatı bulduğunu belirten Övür, Kürt siyasetçi ve aydınlarının memleket hasreti çektikleri için Türkiye’ye dönmeyi düşündüklerini yazdı.

İç düşman (Mahir Kaynak - Star)

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) eski mensuplarından olan yazar Mahir Kaynak, bugünkü köşesinde Milli Siyaset Belgesi’nde yer alan “iç düşman” tanımına açıklık getirdi. Türkiye’de siyasi nedenlerle yargılanmamış yada mahkum olmamış liderin çok olduğunu belirten Kaynak, Türkiye’de zararlı sayılmayan siyasi akımın az olduğunu yazdı.

“Bir ülkede iç düşman olmaz” diyen Kaynak, bazı kişilerin yabancı güçlere hizmet etmesinin mümkün olduğunu, ancak bunu geniş kitleler için düşünmenin abes olduğunu belirtti. Türkiye’nin, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana tek bir ideoloji ve çeşitli partiler tarafından oluşturulacak siyasi bir model aradığını kaydeden Kaynak şunları yazdı:

“(...) Cumhuriyet'in kuruluş felsefesine aykırı her akım zararlı ise ve herkes buna bağlı kalmak zorundaysa partiler arasındaki fark ne olacaktır? Bu ideoloji mükemmeldir ama belli bir zaman diliminin gereğini yerine getirmiştir. Değişen şartlar, bu ideolojinin değişmesini demesek bile, geliştirilmesini ve çağa uygun hale getirilmesini gerektirir.

Bu ideoloji sınırlarımızın dışında geçerli değildir. Bugün bölgemizde önder konumunda olacaksak ve geçmişteki içe kapanık politikanın dışına çıkacaksak bölgesel bir ideoloji yaratmak zorundayız. Bu konuda başarılı sayılmayız. Bir ideoloji yaratmak yerine liberal dünya görüşünü benimsiyoruz. Bu başka güçler tarafından kullanılıyor ama her güç ona kendi görüşünü de ekliyor. Özgün bir dünya görüşü yaratmayı başaramazsak bağımlılığımız devam eder."

Silahlar sussun, insanlar konuşsun (Hasan Cemal – Milliyet)

Brüksel’de yapılan Kürt Konferansı’na katılan yazar Hasan Cemal, burada Kongra Gel’in Başkanı Remzi Kartal, KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar ile yaptığı görüşmeyi köşesine taşıdı.

Yaptığı görüşmede, AK Parti Hükümeti'nin “demokratik açılımın”ının yerden yere vurulduğunu ancak yine de tüm kapıların kapalı tutulmadığını kaydeden Cemal, Avrupa Parlamentosu çatısı altında iki gün süren Kürt Konferansı’nda, Erdoğan hükümetine yönelik olarak kendini belli eden hayal kırıklığı ve tepki havasının Kartal ve Aydar ikilisinde çok belirgin olduğunu yazdı.

DTP’nin kapatılması ve belediye başkanları ile Kürt siyasetçilerin tutuklanmasına tepkinin fazla olduğunu kaydeden Cemal, bunun yerel seçimlerde AK Parti’nin aldığı yenilginin intikamı olduğunu söylediklerini belirtti. Kartal ve Aydar’ın ortak görüşünün de "silahın çözüm olmadığı" olduğunu kaydeden Cemal, onların şu sözlerine yer verdi:

“(...) Bütün bunlara, olumsuzluklara rağmen biz de her şeyin bir günde olup bitmesini beklemiyoruz. Silahsız çözümden yanayız. Bunun için en başta siyasi ve askeri operasyonlar dursun. Ama bu arada tutuklanan KCK’lılar bir an önce serbest bırakılsın. Başkanımıza dönük tecrit kaldırılsın ve muhatap alınsın.”

Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar'la... (Oral Çalışlar – Radikal) 

Kürt Konferansı’nda Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’la yapılan görüşmeyi Hasan Cemal gibi kendi köşesine taşıyan Oral Çalışlar da diasporada yaşayan Kürtler'in sorununa ve Kongra Gel yöneticilerinin düşüncelerine yer verdi.

Kartal ve Aydar’ın yasal bir Kürt hareketinin temsilcileri iken, yurtdışında PKK’nın yerine kurulduğu söylenen Kongra-Gel’in yöneticileri içinde yer aldıklarını belirten Çalışlar, "Kongra-Gel Başkanlık Divanı-KCK Yürütme Konseyi" imzası ile yayınlanan ve kendilerine getirilen bildiride yer alan “Halkımız ve hareketimiz her türlü saldırıya karşı yüksek bir direniş ruhuyla cevap verebilecek ve kazanmayı başaracak güçte olduğunu herkese gösterecektir” cümlesine dikkat çekti.

Bu cümlenin yoruma açık olduğunu ve belki de bir tür “tehdit” de içerdiğinin düşünülebileceğini belirten Çalışlar, KCK talebinin “Ellerin karşılıklı olarak tetikten çekilmesi, barış arayışının sürdürülmesi halinde bizim taraftan bir şey gelmez. Eğer devlet operasyonları sürdürür ve bizi köşeye sıkıştırmaya çalışırsa kendimizi koruruz” şeklinde okunması gerektiğini yazdı.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.