BAŞBAKAN VE DOĞRU YOL
Başbakan Erdoğan, bir keresinde “Bizim entelektüellerle ortak değer yargılarımız yok, olamaz da” demişti... Ahmet Altan yazdı...
26 Haziran 2011 Pazar 13:28
Başbakan Erdoğan, bir keresinde “Bizim entelektüellerle ortak değer yargılarımız yok, olamaz da” demişti kendisinin entelektüellerden ne kadar farklı olduğunu anlatmak için.
Doğru söylüyordu.
Entelektüellerde rastlanan haksızlık karşısındaki o içgüdüsel tepki, hemen karşı çıkma refleksi yok Erdoğan’da.
O bir siyasetçi.
Bir haksızlık gördüğünde durup bakıyor önce.
O haksızlığa karşı çıkmanın kendisi açısından yararlarını ve zararlarını hesap ediyor, eğer haksızlık karşısında susmanın maliyeti, tepki göstermenin maliyetinden daha fazlaysa, o zaman karşı çıkıyor.
Ama bazen karar vermesi uzun zaman alıyor.
Bazen de maliyet hesabını tam tutturamıyor.
Onun için, Erdoğan’la ilgili, akla ve vicdana dayanan hakkaniyetli eleştiriler bu ülkede hayati önem taşıyor.
Sadece Başbakan’a “adaleti ve vicdanı” hatırlatmak için değil, kendisinin iktidarının ancak “haksızlığa karşı çıktığı” sürece ayakta kalacağını hatırlatmak için.
Çünkü Erdoğan ve partisi, Cumhuriyet boyunca haksızlıklara uğrayan yığınların temsilcisi olarak iktidarda bugün.
Haksızlık karşısında her sustuğunda, tabanının vicdanında bir çatlak yaratır.
O çatlaklar arttıkça iktidarının temeli de zayıflar.
Bunu bıkmadan usanmadan anlatmak zorunda insanlar iktidardaki siyasi güce.
Son Hatip Dicle olayında da Erdoğan önce durdu.
AKP’den iki farklı ses çıktı.
Bülent Arınç ve Mehmet Ali Şahin “vicdanın” sesi olarak konuştular, partinin resmî sözcülüğünü üstlenen Bekir Bozdağ ise kuru bir “yasalar haklıdır” açıklamasıyla haksızlığa ses çıkarmayacaklarının işaretini verdi.
O noktada, AKP’ye karşı, genelde AKP’yi destekleyenlerin de tepkileri yükseldi.
Görebildiğimiz kadarıyla o tepkiler işe yaradı.
Ve, Erdoğan daha baştan alması gereken siyasi pozisyonu almak için hareketlendi.
Dün yaptığı bir konuşmada “halk iradesinin” üstünde bir irade tanımadıklarını, yanlışlıkları düzeltmek için yasaları ve Anayasa’yı diğer partilerle birlikte değiştirmek istediklerini söyledi.
Bu olayla ilgili en olumlu açıklamasıydı bu.
Başbakan bu konuşmayı yapmadan önce de danışmanlarıyla toplanıp Dicle konusunu tartıştı.
Arzu Yıldız’ın birkaç kaynaktan doğrulatarak yazdığı bizim manşetteki haberimiz, Erdoğan’ın Dicle sorununu çözebilmek için bir “açık kapı” aradığını gösteriyor.
Şu andaki yasalarda böyle bir açık kapı yok.
Çünkü 2006’da hazırlanan ve Avrupa Birliği’nin “değiştirilmesi” için sürekli uyardığı Terörle Mücadele Kanunu, “terörle bağlantılı” kabul edilen her tür konuşmanın sahibinin “siyasetten” dışlanması üzerine formüle edilmiş.
En sıradan bir konuşma hakkında bile mahkeme “terör örgütü propagandası” hükmünü verirse, o konuşmayı yapan insan bir zaman siyasete ara vermek zorunda kalıyor.
“Bir yıl” ve daha fazla ceza alanlar “üç yıl boyunca” milletvekili seçilemiyorlar.
Erdoğan danışmanlarıyla, “bir yıl” ibaresini değiştirip “beş yıl” yapmayı konuşmuş.
Böyle bir değişiklik, bir geçici maddeyle birlikte çıkarılırsa Dicle’nin Meclis yolunu açabilir.
Başbakan ayrıca Seçim Yasası’nın yeniden hazırlanması için de talimat vermiş.
Bunlar çok doğru ve olumlu adımlar.
Bir ülkede yaşanan sorunları çözmek iktidar partisinin ve hükümetin işidir, yasalar yanlışsa bunları değiştirmek de Meclis’te çoğunluğu olan iktidar partisine düşer.
Hele otuz yıllık bir haksızlığın birikimiyle her an patlayabilecek bir hale gelen Kürt sorunuyla ilgili bir meselede iktidar kenara çekilip “Ne yapalım yasalar böyle” diyemez.
Yasaları değiştirmek, sorunu çözmek zorundadır, şimdi görünen o ki AKP bu yolda adım atıyor.
Umarım hızla harekete geçer ve bu saçmalığın daha fazla hasar yaratmasına izin vermezler, sonra da yeni bir anayasa hazırlanmasına öncülük edip bu ülkenin boğazındaki kemendi çıkartırlar.
Erdoğan ve AKP büyük işler yapacak bir potansiyele, bu işlerin yapılmasını isteyen bir tabana sahip.
Ama Erdoğan, kendisinin de söylediği gibi bir “entelektüel” değil ve değer yargıları da farklı.
Onun için “haksızlıklara karşı çıkmasına” yardımcı olacak ve doğru yolu gösterecek eleştiriler ve öneriler çok önem taşıyor bizim siyasetimizde.
Tek görevlerinin Erdoğan’ı övmek olduğunu sanan Başbakan’ın “O ne yaparsa doğru yapar” diyen “dostları”, bu gerçeği görerek davranırlarsa hem başbakanlarına, hem de ülkelerine yardım etmiş olurlar.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.