25 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara0°C
  • İzmir7°C
  • Berlin8°C

BAĞDAT-HEWLER ANLAŞMASI VE DEĞİŞEN DENGELER

Irak’ta merkezi hükümet ile Kürdistan Federe Yönetimi arasında çatışma noktasına gelen gerilimli ilişkiler, yapılan yeni anlaşma ile yeni bir boyut kazandı.

Bağdat-Hewler anlaşması ve değişen dengeler

09 Mayıs 2013 Perşembe 11:56

Irak’ta merkezi hükümet ile Kürdistan Federe Yönetimi arasında çatışma noktasına gelen gerilimli ilişkiler, yerini mayıs ayı başında Başbakan Maliki ile Kürdistan Federe Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani arasında yapılan anlaşmaya bıraktı. Bu anlaşma ile Irak’taki güçler dengesinin değiştiğini şimdiden söyleyebiliriz. 1 Mayısta Bağdat’ta yapılan anlaşmanın Irak’ın ve Bölge’nin geleceği bakımından nasıl bir yere oturduğunu anlamak için öncelikle Maliki ve Barzani’yi çatışma noktasına getiren gelişmeleri hatırlamak gerekiyor. 

İTTİFAKA RAĞMEN ANLAŞMAZLIK SÜRDÜ 

Irak’ta 2010’da (ABD’nin Irak’tan çekilmesinin hemen öncesinde) yapılan seçimlerden sonra İran’ın araya girmesiyle Şiiler ( Maliki’nin Dava partisi, El Hekim’in Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi ve Sadr Grubu) ve Kürtler (Barzani’nin KDP’si ve Talabani’nin YNK’si) ittifak yapmıştı. Bu ittifakın sonucunda, Sünni blok El Irakiye’nin Şii Başkanı İyad Allawi’nin cumhurbaşkanı olmasını isteyen ABD’ye ve yine Irak siyasetine Sünniler üzerinden müdahale etmeye çalışan Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’a rağmen Talabani cumhurbaşkanlığı görevini sürdürmüştü. 

Ancak bu süreçte Kerkük, Diyala, Selahhaddin gibi aidiyeti konusunda ihtilaf bulunan (Merkezi hükümete mi, Kürdistan Federe Yönetimine mi başlanacağı tartışmalı olan) bölgeler konusundaki anlaşmazlıklar giderilemedi. Bu bölgelerin aidiyeti için 2005 yılında kabul edilen Irak anayasasına göre (140. Madde) 2007’de yapılması öngörülen ama sonra 5 yıl ertelenen referandum, bu 5 yıldan sonra da yapılamadı. Bu anlaşmazlığın boyutunu anlamak için Irak’ın petrol rezervleri bakımından dünyada 3. sırada olduğunu ve Irak petrolünün yüzde 40’ının Kerkük’te olduğunu söylemek yeterlidir. Yine enerji kaynaklarından elde edilen gelirlerin ve bu alanda yapılacak anlaşmalar konusundaki yetkilerin paylaşımı konusunda merkezi ve Kürt Federe Hükümetleri arasındaki anlaşmazlıklar giderilemedi. 

MALİKİ, ESAD’I BAŞINDAN BERİ DESTEKLEDİ 

Tam da bu süreçte Suriye’deki çatışmalar üzerinden yaşanan bölgesel kamplaşma, Irak’taki bu çelişkilerin daha görünür olmasını sağladı. Kendisi de uzun yıllar Suriye’de kalmış bir siyasetçi olarak Maliki, İran gibi Esad Rejimine desteğini baştan ortaya koydu. Suriye’de muhalefetin en büyük destekçileri olan Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan, aynı zamanda Irak’ın siyasetine de Sünniler üzerinden müdahale etmeye çalışıyordu. Bu süreçte Irak Hükümeti, Saddam’ın eski istihbaratçılarını “koruma” olarak kullanan ve “ölüm timleri” üzerinden Irak’ta istikrarsızlık yaratmaya yönelik birçok silahlı-bombalı saldırıdan sorumlu tutulan Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi, hakkında yakalama emri çıkardı. Maliki’ye karşı Türkiye ile yakınlaşan Barzani’nin Haşimi’ye sahip çıkması, Irak’ın merkezi ve Federe Hükümeti arasındaki çelişkiyi derinleştirdi. 

BARZANİ: UMUT KAPIMIZ TÜRKİYE 

Maliki’nin Türkiye ve Barzani arasındaki girişime asıl tepkisi ‘Dicle Operasyon Ordusu’ adı altında askeri bir birlik oluşturarak bu orduyu aidiyet konusunda ihtilaflı olan Kerkük, Diyala ve Selahaddin’de konuşlandırması oldu. Barzani’nin Peşmerge ordusunu Kerkük’e göndermesi ile bu iki yönetim arasındaki gerilim çatışma noktasına varmıştı. Gerilim öyle bir noktaya varmıştı ki, Kürdistan Federe Yönetiminin “bağımsızlık” ilanını gerçekleştireceği konuşulur olmuştu. Hatta Başbakan Neçirvan Barzani, aralık ayında Time dergisine verdiği röportajda “Maliki’ye karşı umut kapımız Türkiye” demiş ve yine “bağımsız Kürdistan için en az bir ülkeyi ikna etmemiz gerekiyor” diyerek Türkiye’yi işaret etmişti. 

TÜRKİYE VE ABD İLE PETROL ANLAŞMASI 

Bu süreçte Barzani’nin attığı bir diğer adım da merkezi hükümetin petrol gelirlerinden Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin payının ödenmediğini söyleyerek ABD’nin en büyük petrol tekellerinden Exxon Mobil ile bir anlaşma imzalaması oldu. Barzani, bu anlaşmanın ardından 2012 yazında, Türkiye ile ham petrol gönderip işlenmiş petrol alma konusunda bir ticaret anlaşması imzaladı. Barzani’nin bu anlaşmaları yapmaya yetkisi olmadığını ve dolayısıyla bu anlaşmaları tanımadığını söyleyen Maliki’nin en somut tepkilerinden biri, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın bindiği uçağın Hewler’e (Erbil) inişinin engellenmesi oldu. 

Şİİ KENTLERİNDE PATLAYAN BOMBALAR 

Bu süreçte Cumhurbaşkanı Talabani’nin araya girmesi, olası çatışmayı önlemişti. Burada Irak’taki dengelerin korunmasında önemli rolü bulunan Cumhurbaşkanı Talabani’nin Barzani, Allawi, Sadr ve Meclis Başkanı Usame Nuceyfi’nin Maliki Hükümetini düşürme girişimlerinin önüne geçilmesinde de önemli bir rol oynadığını hatırlatmak gerekiyor. Irak’taki gerilim geçtiğimiz ay (nisan) Kürt bakan ve milletvekillerinin merkezi hükümet ve meclisi boykot etme kararı ile yeni bir boyuta varmıştı. Aynı dönemde Sünnilerin Maliki Hükümetine karşı çeşitli kentlerde gösteriler yapmaya başlaması ve yine Şii kentlerinde patlayan bombaların yol açtığı katliamlar, Irak’ın geleceğini daha fazla belirsizliğe sürüklüyordu. Artık “Irak parçalanıyor mu?” sorusunun daha yüksek sesle sorulmaya başlandığı bir dönemde Başbakan Maliki ile Kürdistan Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani arasında anlaşma imzalandı. 

İRAN VE ABD DESTEKLEDİ 

Bu anlaşma ile Kürt bakan ve vekillerin de boykotu sona erdi. Aynı zamanda Maliki ile Mesut Barzani arasında bir görüşme yapılması da karar altına alındı. Bu anlaşmayla ilgili söylenebilecek ilk şey, bu anlaşmanın sadece iç dengelerle ilgili olmadığı, aynı zamanda Bölgesel dengelerle de doğrudan ilgisinin olduğudur. Şiiler ve Kürtler arasında varılan bu anlaşmanın bir diğer dikkat çekici yönü de, hem ABD, hem de ABD’nin hedefi konumunda İran tarafından desteklenmiş olmasıdır. 

ABD, TÜRKİYE BARZANİ YAKINLAŞMASINDAN RAHATSIZ OLDU 

ABD, öncelikle İran’ı hedefe koyduğu bir süreçte Irak’ın iç çatışma yaşamasını ve bölünme noktasına gelmesini istememektedir. Böylesi bir gelişmenin kendi durumunu zorlaştıracağı ve Irak’ın Şii çoğunluğunu da İran’ın yanına iteceği kaygısını taşımaktadır. Bu nedenle bugün Maliki’yi Irak’ın bütünlüğünü koruyabilecek tek lider olarak görmektedir. Hatırlanırsa geçtiğimiz günlerde ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone ve ardından Dışişleri Bakanı John Kerry, Türkiye’yi Maliki Hükümetine karşı tutumu nedeniyle eleştirmişti. ABD’nin bir diğer rahatsızlık konusu da, Barzani’nin Maliki ile ilişkileri gerildikçe Türkiye’ye daha fazla yakınlaşması ve Türkiye ile petrol-enerji konularında anlaşmalar yapmasıdır. Riccardone, “Biz Türkiye’nin Irak’ın petrol ve gazının yüzde 20’siyle değil, bütünüyle ilgilenmesini arzu ediyoruz.” diyerek rahatsızlığını dile getirmişti.

SEÇİMLERİN YAKLAŞMASI ANLAŞMAYA ZORLADI 

İran, bu anlaşma ile Kürtlerin (Barzani’nin) Türkiye-ABD ile iş birliği/yakınlaşmasını sınırlamayı ummaktadır. Suriye’ye yönelik müdahale girişimleri başladığında PKK ile aynı çizgideki PJAK ile ateşkes yapan İran’ın özellikle Talabani ile de yakın ilişkileri bulunuyor. Dolayısıyla İran, bu anlaşmanın hem Suriye’de, hem de Irak’ta Sünnilere karşı kendi ittifakını güçlendireceğini, en azından bölgesel kamplaşmada dengeleri değiştirebilecek bir güç haline gelen Kürtleri tarafsızlaştıracağını düşünüyor(Suriye’deki el Nusra Cephesi, geçtiğimiz günlerde Irak el Kaidesi’ne bağlı olduğunu ilan etmiş, ötesinde Suriye ve Irak’ın Sünni aşiretleri birlikte hareket etmeye başlamıştı). Bu ittifakı zorlayan bir diğer konu da hem Federal Kürdistan’da (sonbaharda), hem de Irak’ta (2014’te) yapılacak seçimlerdir. Her iki gücün (Maliki ve Barzani’nin) bu gerilim ve çatışmanın seçim süreçlerinde kendi pozisyonlarını zora sokacağı kaygısını taşıması da bu anlaşmayı kolaylaştıran etmenlerden biri olmuştur. 

SÜNNİLER ÇATIŞMAYA SÜRÜKLENEBİLİR 

Anlaşmanın olası sonuçlarından biri de yalnız kalan Sünnilerin radikalleşmesi ve Suriye Sünnileriyle birlikte çatışmalara girme eğilimini tetiklemesidir. Böylesi bir durumda, Irak’ın bütünlüğünü güvence altına almak için yapılan bu anlaşma, Irak’ın parçalanmasını hızlandırabilir. Tabii böylesi bir durumun ortaya çıkıp çıkmaması da Suriye’nin geleceğinin ne olacağı sorusuyla doğrudan bağlantılıdır. Özetle bugün yapılan anlaşmadan hem Kürtlerin, hem de Şiilerin kazandığını söylemek gerekiyor. Ancak bu anlaşmanın dengeleri nasıl değiştireceği ve ömrünün ne olacağı sorularının cevabını, bu anlaşmadan farklı beklentileri olan güçlerin tutumu belirleyecektir. Çünkü Irak’taki istikrarsızlığın ve sorunların çözülememesinin en önemli nedeni, emperyalist güçlerin ve diğer Bölge ülkelerinin ülkedeki siyasi güç odakları üzerinden Irak siyasetini belirlemeye/etkilemeye çalışmaya devam etmeleridir. 

BAĞDAT ANLAŞMASININ MADDELERİ 

Maliki ile Barzani 1 Mayısta bir anlaşma imzaladı. İmzalanan anlaşmanın maddeleri ise şöyle: 

* Petrol ve doğal gaz kaynaklarının ve gelirlerinin paylaşımı konusunda bir komisyon oluşturulacak, 

* 2013 bütçesi, Kürdistan Federe Yönetimine ayrılacak kaynaklar konusunda yeniden gözden geçirilecek, 

* İhtilaflı bölgelerin güvenliği ortak sağlanacak, 

* Saddam Hüseyin döneminde uygulanan nüfus değiştirme politikaları gözden geçirilerek il sınırları yeniden belirlenecek (Burada yine Sünnilerin Kerkük, Musul, Bağdat, Diyala, El Anbar gibi kentlerin kendilerine ait olduğunu savunmalarının hem Şiileri, hem de Kürtleri rahatsız ettiğini söyleyelim), 

* Saddam döneminde katliama uğrayan Kürt ve Şiilere tazminat ödenecek, 

* İlişkilerin sağlamlaştırılması amacıyla her iki hükümet arasında temsilciler atanacak. (Yusuf Karataş - Evrensel)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.