AYSEL TUĞLUK'UN DUYGUSAL VEDA MEKTUBU
Tuğluk, partisinin kapatılması ve siyasi yasaklar üzerine "Ayıptır, günahtır, yazıktır" başlıklı yazıyı kaleme alan yazara duygusal bir mektupla teşekkür etti.
06 Ocak 2010 Çarşamba 11:28
Kapatılan DTP'nin vekilliği düşürülen milletvekillerinden Aysel Tuğluk, partisinin kapatılması ve siyasi yasaklar üzerine "Ayıptır, günahtır, yazıktır" başlıklı yazıyı kaleme alan yazara duygusal bir mektupla teşekkür etti.
Star yazarı Ergun Babahan, kapatılan DTP'nin milletvekilliği düşürülen siyasilerinden Aysel Tuğluk'un kendisine göndermiş olduğu mektubu, Tuğluk'tan özür dileyerek okurları ile paylaştı.
İşte Ergun Babahan'ın okurlarıyla paylaştığı o duygusal satırlar;
Kapatılan DTP’nin yasaklanan milletvekili Aysel Tuğluk bana bir veda mektubu yollamış. Bilgisayarım arızalı olduğu için yeni elime geçti. Kendisinden özür dileyip aynen yayınlıyorum.
“Kırdın mı incittin mi birilerini
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?..”
-Murathan mungan-
(13 aralık tarihli yazınızın bende yarattığı duygularla “bir veda havası”nda yazmak istedim size. )
Ergun Bey;
Ülkemiz zor zamanlardan geçiyor. Birlikte bir çıkar yol bulmak, bir ışık yakalamak, bir umut yaratmak zorundayız. Zira, hepimiz uçurumun kenarındayız. Yanlış davranma şansımız kalmadı...
Kürt meselesine çözüm ararken, yöntem ve usul yanlışlarının meseleyi daha da içinden çıkılmaz hale getirmesi üzücüdür elbette. Ama sezgi ve öngörü gücünü kullanmasını bilen herkes kabul etmeli ki, kürt meselesi artık çözümünü tüm taraflara dayatmaktadır. Olan-biten her şey bu objektif durumun nihayetinde faydasına dönük yaklaşımlardır. Kısa süreceğini umut ettiğim kaotik ortamdan sonra, gelişmeler doğal seyri ve dengesine kavuşacaktır kanısındayım.
Burada esas mesele, kontrol ve denetime ilişkin olmalıdır. Açıkçası; kendini gittikçe dayatan çözümün seyrini taktiksel tasarlanan ama sonuçta stratejik bir krize yol açması kuvvetle muhtemel söz ve eylemlerin demokratik sınırlarda tutulması duyarlılığıdır.
Siyasetin gücüne ve sonuç alıcılığına pratik ve ilkesel açıdan inanan biri olarak, tasarımlarımı benimsediğim zemin ve etkinlikte yapamayacak olmanın üzüntüsü dışında şahsıma ilişkin bir tedirginlik içinde değilim.
Ahmet Bey için ise Türkiye siyaseti adına ne büyük bir kayıp olduğunu bilerek ağlarım!.. Ve kürt meselesinin çözümü uğruna çabalayan parti siyasetimizin hiç de hukuki ve adil olmadığını düşündüğüm bir kararla engellenmiş olmasını kabul edemem.
Özeleştirinin bir erdem ve olgunluk halini yansıttığını düşünerek söylemek isterim ki, demokratik siyasetin gerektirdiği yaratıcılığı, duyarlılığı, dil ve yaklaşımı zaman zaman gösterememiş olsak da, bu durum asla kapatmayı veyahutta yasaklamayı gerektirmezdi.
Hoşgörü ortamı ve demokratik teamüller içinde karşılıklı eleştiri ve özeleştiriyle birlikte bir olgunluğa ulaşabilirdik. Ancak, 2.5 yıl tahammül edilebildi bizlere ve parlamentodan atıldık!
Adına siyasi ve yargı darbesi, komplo, gayrı meşru, irrasyonel hüküm vs. ne derseniz deyin, anayasa mahkemesinin vermiş olduğu karar; çözümsüzlük ortamını ve güçlerini güçlendirmiş gibi görünse ve algılansa da, -ki öyledir de. Süreci daha da uzatmıştır ve tıkatma düzeyine vardırmıştır- enikonu çözüm dinamiklerini harekete geçireceğine inanıyorum.
Bana göre, kapatma ve yasaklama kararı çözümsüzlüğü hedefleyen güçlerin son stratejik hamlesiydi.
Aklımdan geçen ama söylemek istemediğim daha büyük provokasyonları yapabileceklerine ihtimal vermiyorum. Zira bu onların da sonu olabilir!
Bundan sonra, ivedilikle oluşan kriz ve kaosu nasıl aşabilirizin tartışma ve tedbirlerini hep birlikte düşünmeli ve gereğini yapmalıyız.
Umarım, bu kıyıcı müdahaleden sonra Kürt siyasetine ve aktörlerine dönük kendini yaşatma, ifade etme ve özgünlükleriyle temsil imkanı daha fazla tanınır. Buna ortam hazırlanmalıdır artık Ergun Bey.
Kapatma ve yasaklama haksızlığının vicdanlarda, barışa ve demokrasiye olan inançta yarattığı depremin telafisi, güven verecek adımların atılması kadar, sürekli güvensizlik yaratan kurum ve güçlerin demokratik tasfiyesi ya da değişimiyle mümkün olacaktır.
Devlet ve toplum kürt iradesine, kişiliğine, demokratik mücadelesi ve siyasetine artık saygı duymalıdır. İstediği zaman kapatma, yasaklama, tutuklama tutumundan vazgeçilmelidir.
Gururumuzu, duygularımızı artık kırmasınlar. Biz çok şey istemiyoruz, istemedik sahiden; gerçeğe, varlığa ve iradeye saygı...
Hepsi bu. Çok mu zor bunu yapmak?..
Kayıplarla, bedellerle, sancı ve krizlerle ama mutlaka çözüme varacağımıza inanıyorum. Bu inancın, bir başına umuttan da ziyade bir mücadele azmini yansıttığını söylemeliyim.
İttihat Terakki zihniyetine, Ergenekonculara, savaş fırsatçısı ve rantçılarına karşı bu ülkenin, bu ülke insanlarının, türkün ve kürtün onurunu korumalıyız. Bunu yapmazsak emin olun hepimiz kaybedeceğiz.
Bir şiirden mi hatırlıyorum yoksa bir şarkıdan mı emin değilim ama içimden tam da şu cümleler geçiyor bu gece: 2.5 yıl boyunca yanlışlarım da oldu yalnızlığım da. Hatalarım da oldu pişmanlıklarım da. Doğru bildiklerim ve gururla yaptıklarım kadar bana aittir hepsi. Ve zamanla daha fazla anlamlandırıp paylaşabileceğimi düşündüğüm çok şey..
Biriktirdiklerimle birlikte kişisel vicdanım ve yaşam ahlakım siyasetçi sıfatından öte saf insan haliyle daha fazla çabalamam gerektiğini söylüyor.
Ve çoktandır ihmal ettiğim “Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...” istiyorum.
Eleştiren, destekleyen, inanan ve beklentisi olan herkese teşekkürler...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.