AYŞE ŞAN'IN VASİYETİNİ KİM YERİNE GETİRECEK?
Ölümünün üzerinden 16 yıl geçen Ayşe Şan, doğduğu Amed’e gömülmeyi vasiyet etmesine rağmen hâlâ sürgünde...
20 Aralık 2012 Perşembe 14:47
Sanatına ilk adım attığı yıllarda kadın kimliğinden kaynaklı baskılarla karşılaşır. Yapmak istediği sanatın yanlış birşey olmadığına inanan ve bunu ülkesinin insanlarıyla da paylaşmak isteyen Ayşe Şan, devlet ve toplum baskısına rağmen unutulmayacak şarkılara imza attı. Yaşadığı baskılara rağmen ülke sevgisini hiçbir zaman yüreğinden atmayan Ayşe Şan, yaşama veda etmeden önce de doğduğu yere yani Amed’e gömülmeyi vasiyet etmişti. Ancak ölümünün üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen, Ayşe Şan’ın hala vasiyeti yerine getirilemedi.
Amerika'ın sesi radyosu'nun Ayşe Şan haberi
Yeni özgür Politika'da yer alan habere göre, Baba evinde kurulan dengbêj divanlarıyla yaşama gözlerini açan Ayşe Şan, sanat hayatına mevlitlerle, yani dini şarkılar söyleyerek başlar. Dokuz yaşında babasını yitiren Şan, çevresinin, kadınların şarkı söylemesine şiddetle karşı çıkması ve maruz kaldığı baskılar nedeniyle genç yaşta Amed’den ayrılarak Dîlok’un (Antep) yolunu tutar. Dîlok’ta sanat yaşamına ilk ciddi adımı atan Ayşe Şan, Kürtçe’nin yasak olması nedeniyle radyoda Türkçe şarkılar söylemeye başlar. İki yılını böyle sürdüren Şan, 1963 yılında sanatın merkezi olarak gördüğü İstanbul’un yolunu tutar.
Sürgüne gider
İstanbul’da Kürtçe ve Türkçe konserler verir. İlk ünlenen şarkısı ‘Ez Xezalım’ adlı parçadır. Kısa süre sonra çıkardığı Kürtçe-Türkçe ilk kaseti, onun tüm Kürtlere tanıtmasına yol açacaktır. Ancak Ayşe Şan’ın tanınması, onun üzerindeki baskıları azaltmaz, bilakis artırır. Kürtlere ve Kürtçe diline yönelik tehditlerin en şiddetli dönemi olan bu yıllarda baskılara daha fazla dayanamayan Şan, Türkiye’yi terk ederek Almanya’ya gider. Sürgünde sanatını sürdürmeye çalışan kadın sanatçı, burada 18 aylık kızı Şahnaz’ı yitirince direndiği baskılara bir de duygu dünyasındaki büyük yıkım eklenir. Şan’ın dillere destan “Qederê” adlı parçası bu yıllarda yazılır ve söylenir.
İki büyük sanatçıyla konser
Şan, Almanya’da geçirdiği bu dönemin ardından yeniden İstanbul’a döner. Başlangıçta iyi bir evlilik yapacak ve üç çocuk doğuracaktır ama İstanbul’daki yaşamı da hiç iyi gitmeyecektir. Üç çocuk sahibi olan Şan bu kez, Kürtçe söylediği şarkılar nedeniyle devletin baskı ve tehditleri ile karşılaşır. Bu sırada çocuklarının da kendisini yalnız bırakması üzerine 1979 yılında Bağdat’ın yolunu tutar. Ayşe Şan, bazı sanatçı arkadaşlarının yardımı ile Bağdat’ın Sesi Radyosu’nda ‘Eyşana Eli’ adıyla sesini duyurmayı başarır. Hewler’e giden Şan, burada iki büyük Kürt sanatçı, Mehmet Arifê Cizrawî ve İsa Berwari ile tanışır. Cizrawî ve Berwari ile Güney Kürdistan’ın birçok yerinde konserler verir.
Tehditler alır
Ayşe Şan, kadın kimliği ile ortaya koyduğu mücadele o dönemde akraba çevresi tarafından kabul görmemiştir. Sürekli ölüm tehditleri aldığından Amed’e gidemez. Öyle ki annesinin kızı Ayşe’yi görme isteği bile bu öfkenin hışmına uğrar. Ayşe Şan, yıllarca mücadele ettiği zihniyetin yine kurbanı olur ve annesini ölüm döşeğinde bile göremez. Öyle ki mezarına bile gidemez. Bu durum üzerinde derin bir etki bırakır ve duygularını her zaman olduğu gibi şarkılarla dile getirir. “Dayike” şarkısını böyle bir dönemde yazar.
Vasiyeti yerine getirilmedi
Ayşe Şan, yakalandığı kanser hastalığı sonucu 18 Aralık 1996’da İzmir’de yaşamını yitirir. Doğduğu yer olan Amed’de gömülmeyi vasiyet eder ama bu isteği yerine getirilmez. Cenazesi İzmir’de sadece yakın arkadaşları tarafından toprağa verilir. Kimsesizlik hiçbir zaman bırakmaz peşini. Kürt müziğinin kilometre taşlarından biri olan Ayşe Şan’ın, Amed’e gömülme vasiyeti günümüzde hala yerine getirilemedi.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.