22 Kasım 2024
  • İstanbul16°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara16°C
  • İzmir20°C
  • Berlin3°C

ASKERİ SAVCIDAN KÜRT SORUNUNA ÖZERKLİK MODELİ!

12 Eylül'de Diyarbakır Askeri Savcısı olan Ümit Kardaş darbe günlerini canlı yayında Balçiçek İlter'e anlattı...

Askeri savcıdan Kürt sorununa özerklik modeli!

24 Ekim 2012 Çarşamba 08:16

Meclisteki araştırma komisyonu tarafından soruşturma altına alınan darbe dönemleri Habertürk ekranlarında çarpıcı bir canlı yayına konu oldu. 12 Eylül darbesinde Diyarbakır Askeri Savcısı olan Ümit Kardaş,Söz Sende'ye konuk oldu ve Balçicek İlter'e yaşadıklarını anlattı.



Kürt sorunundaki çözüm arayışlarını da yorumlayan Kardaş, geleneksel yargı bürokrasisinden duymaya alışık olmadığımızı değerlendirmeler yaptı. Türkiye'deki idari yapının çözüm için temel bir engel oluşturduğunu savunan Kardaş, bütün ülkenin Ankara'dan yönetilmesinin mümkün olmadığını, bunun demokratik bir rejime yakışmadığını söyledi. Kardaş, idari yapıdaki yetkinin yerel yönetimlere verilmesi gerektiğini söylerken, İspanya'daki Katalan ve Bask bölgelerinde uygulanan özerk yönetim modellerini örnek gösterdi.



"Kürt meselesi demokratikleşme sorunuyla çok ilgili. Türkiye'de şu anda bütün yetkile otoriter bir rejimde olduğu gibi merkezde Ankara'da birikmiş durumda. Bölgere yetki devri gerekiyor. Bütün sorunların Ankara'dan çözülmesi zaten mümkün değil. Demokratik de değildir. Ankara'yı kimsenin denetleme imkanı da yok. Ankara'da sırf belli bir merkezden yönetirseniz siyaset rant üretiyor, rant paylaştırıyor. Bu mümkün değil ve dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şey yok. İtalya'da bakın 5 tane özerk bölge var. Özerklikler bölgenizin ihtiyacına göre şekillenir. Bir bölgeye hem özerklik verirsiniz hem de anadilde yaşama hakkı tanırsınız.

"ANADİLDE EĞİTİM VERİRİM VERMEM DENİLECEK BİR ŞEY DEĞİLDİR"

Bakın biz anadilde eğitim konusunda bile net değiliz. Veririz vermeyiz, ben tanırım tanımam... Böyle bir şey yok, ben tanımam diye bir şey yok. Bölgede tabi ki Türkçe var ama bir ikinci dil olarak Kürtçe de olabilir. Bunu Katalan bölgesinde görüyoruz, İspanyolca Katalanca, Bask bölgesinde görüyoruz. Bu tekçi ideoloji yüzünden bölünme korkusu var bizde ama bunu aşmak lazım..."

"BENİM ÖNÜME GELEN TÜM SANIKLAR İŞKENCE GÖMRÜŞTÜ"

“Benim önüme gelen bütün sanıklar işkence görmüştü” diyen Kardaş, hem işkenceleri tutanaklara yazıp sıkıyönetim komutanlığına bildirdiği hem de kendi nöbetine denk gelen iki işkenceden ölüm vakasını araştırdığı için kendisine gözdağı verildiğini söyledi.

“OTOPSİDE CESEDİN ÜSTÜNDE İŞKENCENİN TÜM İZLERİNİ GÖRDÜK”

Ölüm vakalarından bir tanesi benim sıkıyönetim görevine başladığım tarihten sadece 10 gün kadar sonraydı. Bir bayram günü, Mardin sorgulamasında bir kişinin öldüğünü bildirdiler. Tabi ki bize aktarılan işkenceden öldüğü değildi, rahatsızlandığı söylendi. Ancak ceset bize teslim edildiğinde ve iki doktorla birlikte otopsisine girdiğimizde işkencenin tüm izlerini gördük. Kişi gözaltına alınalı 48 saat olmuştu, 20 yaşlarında, genç bir çocuktu. Boyun kırıktı, akciğerler kan içerisindeydi, vücudunda sigara izleri vardı.

"GÖRDÜĞÜM TABLO İNSANLIK DIŞI BİR ŞEYDİ"

Gördüğüm tablo insanlık dışı bir şeydi. Ben müthiş sarsıldım bunu gördüğümde. Elbette bir korku da var. Doktorlar korkuyordu. Bu gördüklerini nasıl yazacaklarını, başlarına bir sey gelip gelmeyeceğini düşünüyorlardı. Ben onlara teminat verdim. “Biz ne görüyorsak onu yazacağız” dedim. Ben de tabi daha 4 yıllık bir savcıyım ama şöyle düşündüm: “Ben hukuk içerisinde görevimin gereğini yapmalıyım, hem bir hukukçu olarak hem de bir insan olarak. Çünkü buradan gittiğimde kendimle barışık olmak istiyorum. Görevini yapmış insanların huzurunu duymak istiyorum”

"YAFTALAMA BAŞLADI KOMÜNİST DEDİLER"

Bu olay yaşandığı sırada ben Sıkıyönetim Kurmay Başkanı tarafından sürekli aranıyordum. Neden arandığımı bildiğim için, ben görüşmedim kendisiyle. Otopsiden çıktıktan sonra Mardin Emniyet Müdürü, bütün polisler orada ve tabi ölen çocugun ailesi de orada. Kırsal kesimden insanlar, boyunları bükük. Benim önüme geldiler. Ben onlara sunu dedim: ”Ben oğlunuzun cesedini size bu şekilde teslim etmekten büyük üzüntü duyuyorum ama bunların sorumlularını mutlaka bulacağım.” Elbette bu benim için cok etkileyici bir andı. Ben orada emniyet müdürünün de ifadesini aldım. Bir baskomiserle iki polis memurunu tespit edip dava actım. Elbette çok büyük zorluk yaşadım. Mardin Emniyet Müdürü o olaydan sonra “Biz artık sorgulama yapamayacagız, sistem çöktü” dedi. Bir dolu yaftalama başladı, komünist dediler. Ben tabi bunları önemsemedim ancak biraz yalnız hissettim.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.