ALİ BABACAN: KÜRT SORUNU EN ÖNEMLİ ÇALIŞMA ALANIMIZ
Yeni bir siyasi hareketin kuruluş hazırlıklarını başlatan eski Türkiye Ekonomi Bakanı Ali Babacan, “Kürt sorunu bizim en önemli çalışma alanlarımızdan biri” dedi.
10 Eylül 2019 Salı 10:48
Karar gazetesine konuşan Ali Babacan, AK Parti’nin kuruluş döneminin şartları ile bugünün şartları çok farklı olduğunu belirterek, “Dolayısıyla bugünkü çalışmanın hem kaynaklandığı ortam hem de nihayetinde hedeflediği kitle 2001 şartlarına göre çok çok farklı. 2020 gelmeden çalışmalarımızı tüzel kişiliğe dönüştürerek ortaya çıkmayı düşünüyoruz” dedi.
Parti çalışmalarında eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kendilerine destek verdiğini, bilgi ve tecrübelerinden faydalandığını vurgulayan Babacan, Ahmet Davutoğlu hakkında ise, “Ahmet Bey ilmine saygı duyduğumuz ve sevdiğimiz biri. Ancak siyasetteki önceliklerimiz, izlediğimiz yöntem ve üslup oldukça farklı” şeklinde konuştu.
‘Devlet tüm kimliklere saygı göstermek zorundadır’
Babacan, ayrıca Kürt sorunuyla ilgili sorulara da cevap verdi.
“Siz kabinedeyken çözüm süreci vardı. Hatta sizin birlikte hareket ettiğiniz eski bakanlar da bu sürecin önemli aktörleriydi. Fakat bu süreç yürümedi. Ama Türkiye’nin hâla bir Kürt meselesi var. Bunun etrafında bir terör meselesi de var. Bu meseleye nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna Babacan şöyle cevap verdi:
“Öncelikle devletin tüm vatandaşlarına aynı yakınlıkta olması temel bir ilke. Bunu ne kadar vurgulasak az. Her kimlik bu ülkenin asli unsurudur. Aksi halde aidiyet hissi oluşturamazsınız. Devlet tüm kimliklere saygı göstermek zorundadır. Her bir vatandaşımız, zaten doğal hakkı olan özgürlüklerini doyasıya yaşamalı. Haklar ve özgürlükler devletin vereceği alacağı bir konu olmamalı. Hakları ve özgürlükleri oylatamazsınız. Bu konularda ciddi sorunlar var.
Türkiye’nin bir hak ve özgürlük sorunu var, bunu öncelikle kabul etmek gerekiyor. Aynı zamanda Türkiye’de bölgeler arası gelişmişlik farkı var. Toplum kesimleri arasında sosyoekonomik farklar büyük. Toplumsal hafızada derin yaralar var. Duygusal kopuşlar var. Sertlik politikalarıyla bunların çözülmesi mümkün değil. Vicdanlı olmak lazım.
Öte yandan, ülkemizin büyük bir terör sorunu var. Terör sorununun çözümü için güvenlik tedbirleri şart. Burada taviz asla söz konusu olamaz. Karşınızda silahlı bir örgüt varsa, devletin de güvenlik enstrümanları vardır. Ancak sadece güvenlik tedbirleriyle terör sorununun çözülemeyeceğini bilmemiz lazım. Hem bizim yakın geçmişimiz hem de dünya örnekleri bize bunu söylüyor.
Biz yıllarca şunu yaptık: ‘Türkiye’de hem özgürlükleri ilerletiyoruz, hem de Türkiye’nin güvenlik konumunu güçlendiriyoruz ve bunu eşzamanlı yapıyoruz. Özgürlüklerle güvenlik arasında bir denge kurmak zorunda değiliz’ dedik. Ve bununla yıllarca iftihar ettik. Her iki alanda birden ilerledik Türkiye’de. Sorunların daha fazla demokrasiyle çözüleceğine inandık ve bunu da gerçekleştirdik.
Yapmamız gereken o ruhu yeniden yakalamak. Bu konuda da yeniden düşünülmüş stratejilere ihtiyaç var. Burada iyi bir strateji çalışmasına ihtiyaç var. Kürt sorunu şu anda bizim en önemli çalışma alanlarımızdan biri.”
“Kürt vatandaşlarımızın sorunlarından kaçamayız” diyen Babacan başka bir soruyu şöyle yanıtladı:
“Öncelikle Türkiye’de büyük bir terör sorunu olduğunu, bir özgürlük sorunu olduğunu, bir hukuk sorunu olduğunu, bir demokrasi sorunu olduğunu, bir ekonomi sorunu olduğunu kabul etmemiz lazım.
Sorunları çözmek için önce o sorunların varlığını kabul etmek lazım. Sorunları inkar ettiğinizde çözüme nereden başlayabilirsiniz ki? Bizim Kürt vatandaşlarımızın da Alevi vatandaşlarımızın da başka farklı grupların da sorunları var. Bunlardan kaçamayız. Samimi bir çabayla bu sorunların üzerine gitmemiz gerekiyor.”
Kayyum yorumu
HDP’nin Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine yapılan kayyum atamalarıyla ilgili soruya Babacan, “Seçilmişleri sadece bağımsız yargı görevden alabilir” diyerek şöyle yanıt verdi:
“Bu konuda eğer sadece yazılı kanun metinlerine bakarsanız farklı bir değerlendirme yapabilirsiniz ama bir de çok önemli demokratik prensipler var: Seçilmiş bir insanı görevinden alabilecek bir gücün sadece ve sadece hukuktan güç alan bağımsız yargıda olması lazım. Çünkü halkın iradesi demokrasilerdeki en önemli güç. Seçilmiş bir insandan bahsediyorsunuz. Seçilmiş bir insan orada sadece bir fert değil. Onun arkasında ona oy veren bazen on binler, bazen yüzbinler bazen milyonlar var. Seçmenin iradesine saygı göstermek gerekiyor. Aksi takdirde demokrasinin tam da özüne zarar vermiş oluyorsunuz. Halkın iradesini dengeleyebilecek güç ancak bağımsız yargı olabilir. Yoksa vicdanlarda derin yaralar açılır. Bir de burada tabi güvenilir ve bağımsız bir yargı gerekiyor. Demokrasi önemli ama hukuk da çok önemli. Demokrasilerde hukuku göz ardı ederseniz, demokrasi bir süre sonra otokrasiye dönüşebilir.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.