Bütün dünya, “atom altı parçacıklarının” ışık hızını aşmasını tartışıyor.
Yapılan deney on beş bin kere tekrarlanmış, her seferinde de bu parçacıklar “ışık hızını” aşarak hedefe varmış ama deneyi yürüten bilim adamları gene de emin olamıyorlar, “Başkası da denesin, onlar da aynı sonuca erişirse emin oluruz” diyorlar.
Bu kadar kuşkulu davranmakta çok haklılar çünkü buluşları doğruysa insanoğlunun bildiği bütün fizik kuralları, dünyayla ve evrenle ilgili teoriler altüst olacak.
Evreni, dünyayı, maddeyi bambaşka bir gözle incelememiz, bir anlamda her şeye yeni baştan başlamamız gerekecek.
Tabii bu, “uzayda yolculuktan” “ışınlanmaya” kadar birçok hayali de gerçekleştirecek yolu açacak.
Umarım İsmet Berkan pazar günü o harika “fizik” yazılarından birini yazıp bize ne olup bittiğini daha iyi ve daha ayrıntılı biçimde anlatır.
Dünya “ışık hızının aşılmasıyla” uğraşıyor ama biz Türkiye’de yaşadığımız için bizim gündemimiz farklı, biz henüz Kürt sorununun çözümü aşamasındayız.
Işık hızını çözme aşamasına biraz yavaş ilerliyoruz.
Bütün “büyük devlet” övünmelerimize rağmen galiba ilerlemiyoruz bile.
Önceki akşam Başbakan Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’deki konuşmasını dinledim, etkileyici bir konuşmaydı bence, Somali’den başladı, İsrail, Kıbrıs, Suriye, Azerbaycan’dan bir tur attı.
İki küçük sorun vardı, İsrail’i BM kararlarına uymamakla suçlarken Türkiye’nin BM’nin Kıbrıs kararlarına ne kadar uyduğunu söylemedi.
İkincisi de, Gazze meselesinin çözümünü isterken Kürt meselesinden bahsetmedi.
Devamı
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.