04 Mayıs 2024
  • İstanbul14°C
  • Diyarbakır21°C
  • Ankara14°C
  • İzmir21°C
  • Berlin15°C

AHMET ALTAN BU ADAMIN NESİNİ SEVİYOR?

"Türbanla denize girdiler… Lokantada mescit sordular…" yollu dedikodu yazıları yazar, biz de arada bir göz gezdirip eğlenirdik.

Ahmet Altan bu adamın nesini seviyor?

29 Ocak 2010 Cuma 09:56

Ahmet Altan bu adamın nesini seviyor?

"Türbanla denize girdiler… Lokantada mescit sordular…" yollu dedikodu yazıları yazar, biz de arada bir göz gezdirip eğlenirdik.

Ne de olsa Trabzonspor'un üst üste şampiyon olduğu, Falconetti veya Richard Kimble'ın siyah beyaz ekranlarımızda arzı endam ettiği, Sezen Aksu'nun "Gölge etme başka ihsan istemem senden" diyerek gönül penceremize konduğu yıllardan itibaren göz aşinalığımız olan top sakallı, sevimli bir abimizdi.

Yani, her şeyden evvel nostaljik değeri vardı.

Evet, bildiniz; Yalçın Doğan; Hürriyet'in köşe yazarı.

Ne zaman ki, işi dedikodudan tezvirata vurdu, benim için bitti.

Bundan 2 yıl mukaddem aynen şöyle yazmıştı: "İstanbul'un orta yeri, Harbiye. / Bir kadın taksiye binmek istiyor, şoför kadına bakıyor, 'abla, arabadan hemen in, senin başın açık'. Olay aynen böyle, birinci elden. / İstanbul'un orta yeri, Levent'in arkası, Gültepe. / Bir adam ev kiralıyor. Aradan on gün geçiyor, aynı binadakilerden biri geliyor, 'abi senin hanımın başı açık, siz bu evden taşının'. Olay aynen böyle, birinci elden…"

Bu ifadelerine muttali olduğum an, artık bir daha hiçbir yazısına dönüp bakmayacağıma karar verdim.

Gelgelelim…

Ahmet Altan'ın birkaç ay evvel "Yalçın, bir şey söylediği zaman bunu samimiyetle söyler. / Bir hesap yoktur yazılarında…" deyince, mahut yazısı aklıma geldi.

Demek ki, "Birinci elden işletilmiş..." diye düşündüm, ve, kararımı gözden geçirdim.

Hay geçirmez olaydım!

Zira "Tayyip'i üzmek Allah'ı üzmektir" başlıklı dünkü yazısını okuyunca nevrim döndü!

Denizli'de, ilkokul mezunu bir kadıncağız yazdığı bir kitabı, "Camiye giren, çıkan herkese" bedava dağıtıyormuş da, o kitapta "Tayyip"i yere göğe sığdıramıyormuş da, "CHP Denizli yönetimi" suç duyurusunda bulunmuş da, Denizli ayağa kalkmış da, bilmem ne...

Ayıptır!

İnsan yazdığını okur da top sakalından utanır.

Hiç bir şeyden utanmazsa, Ahmet Altan'ın, "Ben Yalçın Doğan'ı çok severim. Onun edebiyata olan düşkünlüğü, klasiklere duyduğu sevgi, doğallığı, cömert gönüllülüğü, neşesi, tartışılmaz ve tavizsiz dürüstlüğü…" şeklindeki sitayiş yüklü ifadelerinden utanır.

Klasikleri okumak elbette önemli.

Nuri Pakdil ustamızın aklımda kaldığı kadarıyla şöyle bir sözü vardı: "Klasikleri okumayana ehliyet vermemek lazım…"

Çünkü insanı, insanın yeryüzündeki serüvenini ve insan sevgisini klasikler anlatır bize.

Ne ki, klasikleri okuyan, daha doğrusu fehmeden bir insan evladı da, Ruhat Mengi zekalı, Tufan Türenç duyarlıklı yazılar yazmamalı, değil mi?

Bu arada, Ruşen Çakır da "faydalanılacak gazeteciler" arasında benim işim ne, diyerekten artık kendini üzmesin.

Yalçın Doğan o listede yok da ne oluyor; görüldüğü gibi başlı başına "fayda"dan ibaret.

Belki hiçbir zaman "faydalı" olduğunun farkında değildi, ama, eskiden de çok "faydalı"ydı.

"Türbanlılar" ile bombalı tüfek satışlarının artışını aynı yerde, "AKP'nin aile fotoğrafı" altında dercetme gayretkeşliği gösterir, üniversite gençliğinin cuma namazı kılmasını memlekete şeriatın gelmesine yorarak alarm verirdi.

Ahmet Altan hiç kusura bakmasın.

"Bir hesap yoktur yazılarında" ifadesiyle anlattığı kadar hesapsız, yani, saf olduğuna inanmıyorum.

Mesela…

Vaktiyle Mahir Kaynak'a dayandırarak yazdığı "fitne" oluşturma maksatlı yazısını hangi "saflık" derecesine sığdıracağız?

Mahir Kaynak o tezvirat üzerine, "Bir taşla iki değil üç kuş birden vuruyor…" diyerek ne kadar "uyanık" olduğunu dermeyan etmişti hani.

Hem "saf" olsa ne çıkar Allah aşkına?!

Sevgili Altan darbecilerin alayını hokkabaz mı sanıyor?

28 Şubat'ın kudretli bir paşası vardı. İrtica tehlikesine "samimiyetle" inanır; gözlerinden sicim gibi yaşlar akardı.

Paşamı ağlarken gördüğümde içim titrer, yüreğim sızlardı.

O derece ki; varlığımı, paşamın varlığını armağan ettiği "varlığa" paşam kadar armağan edemediğimi düşünür, varlığıma ağlardım.

Salih Tuna / Yeni Şafak

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.