22 Kasım 2024
  • İstanbul11°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir18°C
  • Berlin2°C

AGOS'A TEHDİTLER ERGENEKON'LA BIÇAK GİBİ KESİLDİ

Hrant Dink'in genel yayın yönetmenliğini yaptığı Agos Gazetesi'nin başında şimdi Rober Koptaş yer alıyor.

Agos'a tehditler Ergenekon'la bıçak gibi kesildi

01 Ocak 2011 Cumartesi 13:34

Suikasttan Ergenekon davasına kadar önemli açıklamalar yapan Koptaş, Dink'in birtakım planlar ve operasyonlar dâhilinde öldürüldüğünü düşünüyor. Ergenekon davasına bakışlarının Dink cinayetinden bağımsız olmadığını ifade ederken, "Hrant Dink, son iki yazısında hakkındaki tehditlerin nasıl dayanılmaz boyutlara vardığını anlatıyor, bazı isimler zikrediyordu. Biz de bu cinayetin arkasında Ergenekon'un olduğunun kamuoyu tarafından da anlaşılmasını istiyoruz." diyor. Koptaş, Ergenekon soruşturmasının başlaması ve bazı önemli isimlerin tutuklanmasıyla tehdit mesajlarınıın kesildiğinin de altını çiziyor.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 17 Ocak 2007'de öldürüldü. Menfur saldırının ardından gazetenin yönetimini Etyen Mahçupyan üstlendi. Yaklaşık 3 yıl bu görevi sürdüren Mahçupyan, geçtiğimiz aylarda görevini Rober Koptaş'a bıraktı. Agos'un yeni yayın yönetmeni Koptaş, Dink suikastından Ergenekon davasına kadar Zaman'a önemli açıklamalarda bulundu. Koptaş, Hrant Dink'in birtakım planlar ve operasyonlar dâhilinde Ergenekon'la bağlantılı bir şekilde öldürüldüğünü söylüyor. Ergenekon davasına bakışlarının Dink cinayetinden bağımsız olmadığını ifade ediyor. Şöyle diyor: "Hrant Dink, son iki yazısında hakkındaki tehditlerin nasıl dayanılmaz boyutlara vardığını anlatıyor, bazı isimler zikrediyordu. Biz de bu cinayetin arkasında Ergenekon'un olduğunun kamuoyu tarafından da anlaşılmasını istiyoruz."

Rober Koptaş, birilerinin hâlâ benzer planlar yapabileceğine dikkat çekiyor. Ama o günden bugüne Türkiye'deki siyasi iklimin de değiştiğini hatırlatıyor. Cinayetten ve Ergenekon soruşturmasından önce gazetelerine çok sayıda tehdit telefonu ve mail atıldığı bilgisini veriyor. Ancak Ergenekon soruşturmasının başlaması ve bazı önemli isimlerin tutuklanmasıyla söz konusu tehdit maillerinin kesildiğini söylüyor. Rober Koptaş, buna rağmen tetikte olmak gerektiği üzerinde duruyor: "Birtakım benzer yapılanmalar, hücreler uykuya yatırılmış olabilir. Şu an suskun olsa da birtakım planlar yapılma ihtimali göz ardı edilmemeli. "

Türkiye'de gayrimüslimlere olumsuz bakışta asıl sorunun toplumda değil, devlet geleneğinde olduğuna vurgu yapıyor. Halkın çoğunun sağduyuyu temsil ettiğine temas eden Koptaş, ders kitaplarının ayrımcılıktan arındırılması halinde gelecek kuşakların gayrimüslimlere karşı önyargıdan kurtulabileceğini söylüyor. Devletin Cumhuriyet tarihi boyunca gayrimüslimleri ikinci sınıf vatandaş olarak gördüğünü söyleyen Koptaş, bu zihniyetin toplumda Ermenilere, Yahudilere veya Rumlara karşı olumsuz bir algı oluşturduğuna dikkat çekiyor. Koptaş, "Gayrimüslimlerin de bu topraklarda eşit haklara sahip olduğuna, herkesin özgürce yaşaması gerektiğine inanan bir kesim var. Sağcısı, solcusuyla bunları savunan çok insan var. Ermeni ya da Rum'a etnik kimliğinden ötürü zulmetmenin büyük bir insanlık suçu olduğunu düşünen insanlar var. O insanlar sayesindedir ki, gayrimüslimler olarak bu topraklarda yaşama gücünü kendimizde bulabiliyoruz." diyor. Geçtiğimiz günlerde Ermenilere yönelik bazı suikast planlarının Ergenekon davası ile birleştirilmesini önemsediklerini anlatıyor. Bu cinayet planlarının devlet ve ordu içinde organize suç yapılarına ait olduğunu düşünüyor. Dink cinayetinin en çok ses getiren eylem olduğunu belirten Koptaş, "Asıl amaç, ülkede kaos meydana getirerek darbeye zemin hazırlamaktı. İddianameleri okuduğumuzda da bunların nasıl planlandığını görüyoruz." ifadelerini kullanıyor. Rober Koptaş, Hrant Dink'in öldürülmesiyle topluma bir mesaj verilmek istendiğini belirtiyor. Farklı kimlikler arasında adeta bir köprü görevi gören bir aydının katledilmesiyle, ulus-devletin tektipçi vatandaş zihniyetine karşı koyanlara tahammül edilmeyeceğini gösterdiğini söylüyor.

Türkler ve Ermeniler birbirinin düşmanı değil

Türkiye-Ermenistan ilişkilerine de değinen Rober Koptaş, iki ülke arasındaki gerginliklerin Türkiye'de yaşayan Ermenileri olumsuz etkilediğini söylüyor. İlişkilerin sağlıklı yürümesi için öncelikle sınırların açılması gerektiğini ifade eden Koptaş, "Çünkü birbirlerini tanımayan insanlar, var olan sorunları aynen taşımaya devam edecek. Kültür-sanat, spor, ekonomi alanında daha çok temas olduğu sürece bazı şeyler normalleşecek. Türkler Ermenilerin, Ermeniler de Türklerin 'düşman' olmadığını fark edecekler. Ve bu birliktelik zaman içerisinde barışı meydana getirecek." diyor. Akdamar'daki kilisedeki bir günlük ibadetin her şeye rağmen önemli olduğunun altını çiziyor. Ancak bu açılımların bir tür iç siyaset malzemesi haline gelmemesi gerektiğini düşünüyor. Koptaş, jest ve hoşgörü döneminin artık çoktan geride kaldığını, gelecekteki barış için samimiyetin daha önemli olduğunu vurguluyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.