22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara12°C
  • İzmir17°C
  • Berlin1°C

ADALET AĞAOĞLU: AKİT/MAKİP DİYE BİR GAZETE...

Adalet Ağaoğlu, Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu’na yönelik olarak Akit ve çevresinin sürdürdüğü linç kampanyasına karşı Taraf'a yazdı.

Adalet Ağaoğlu: Akit/makip diye bir gazete...

04 Temmuz 2012 Çarşamba 09:41

Bilgi kirlenmesi son zamanlarda günübirlik yazanların, medyalarda konuşanların dillerine dolanmaya başlamış bir kavram bence. Özellikle siyaset alanında ortaya atılan haberlerin karşılıklı olarak yalanlanması ağız kavgası halini almış bulunmakta. Bu atışmalar o kadar baskınlaştı ki, anlamını doğallıkla ‘bilgi kirlenmesi’ kavramında buldu.

Düşünüyorum da, bu kadar kaygı verici bir kirleniş damardan ‘mülevvis’lerin yani pis’lerin keyifli bir kullanımı haline gelebildi.

Gündemi saat başı değişebilen hayatımızın itiş kakışları arasında, sevgili Ahmet Altan’ın da sık sık değindiği gibi, nabız atışlarımızı dinleye dinleye “tamam işte, hemen şimdi buna dokunmalıyım” dediğimiz anda, önümüze kaçmaktan kovalamaya fırsat tanımayan pislikteki bir ‘gündem malzemesi’ düşüvermiş. Kendi adıma ben medyanın, bilgilendirme sorumluluklarının bilincindeki köşe yazarlarının çırpınışlarının farkındayım. Hele hele sevgili Ahmet Hakan, sık gündem değişiklikleri nedeniyle çıldıracak hallere düştüğünü her zamanki muzip dokunuşlarıyla itiraftan kaçınmamakta...

Köşe yazarı değilim, olup bitenler üstünde haber ve kendi yorumum üstüne hemen yarına, şu saatte kadar bir yazı yazıp bitirmem gerekmiyor; yine de içerde dışarda olup bitenleri koklayarak kendi lafını ‘en uygun zamanda’ açıklama derdine düşmüşlerden biriyim. Zamanında konuşmak, zamanında ses vermek... Böyle bir dikkat sahibiyken de gündemin içine düşen bir olguyu gazetelerden öğrenir öğrenmez buna karşı tepkimi, görüşlerimi açıklamakta çok istediğim halde müthiş gecikmiş bulunmaktayım. Değerli Ali Bayramoğlu’nu kendilerince gözden düşürme hamlesinde bulunmuş bir gazete haberi. Bu çirkin, seviyesiz girişim üstünden nerdeyse on gün geçti. Fakat benim bireyliğini yapıp çatmış aydın bir kişimiz olan Ali Bayramoğlu’nu kokmuş dilleriyle kirletmeye kalkışan ‘müptezel’lere karşı protestoda bulunmak isteğimde şu kadarcık bir azalma olmadı.

(‘Müptezel’ sözünü Ahmet Hakan’ın 28 Haziran günü Hürriyet’teki köşe yazısından yürütmüş bulunuyorum. ‘Paçoz ile Müptezel’ arasındaki farkı ne kadar yerli yerinde açıklamıştı köşesinde. Ona göre, meselâ ‘Savaş çığırtkanlığı yapanlar Paçoz’lardır; Ali Bayramoğlu için ‘gizli Ermeni’ diye yazan ve gazetesi ise müptezel!) Bunlara ben de bir katkıda bulunarak ‘Mülevves’i eklemiş bulunuyorum. Yukarda değinmeye çalıştığım tepkimde aradan geçen zamanda da en küçük bir azalma olmadı. Aslında ‘pisliğin’ bu derecede normalleşmesine karşı duyduğum kaygı arttıkça arttı. Burada, ister istemez gecikerek de olsa asıl altını çizmek istediğim ‘gündem maddesi’ bu. Akit/makip diye bir gazete evet, evet tam böyle: “Ali Bayramoğlu gizli Ermenidir“ diye yazmış. Sözde bu aydınımızı böylece yerle yeksan eyleyecekler... Pislikti, ırkçılıktı, ajanlıktı, seviyesizlikti, mülevvislikti; işledikleri tam tamına katmerli bir suçtur! İnsan onurunu, varoluş hakkını bu derece yok sayabilmek sadece o türden kalitelere sahip bulunmamaktan ileri gelebilir.

Ali Bayramoğlu’nu yakından tanımış olmak benim en hayırlı şanslarımdan biridir. Sahici aydınlarımızın önde gelenlerdendir; savunulmaya ihtiyacı yok. Kimliği, kişiliği kendisinin en iyi avukatı olmaya fazlasıyla yeter. Ama bilgi kirliliği normalleşmekte. Elbette çürümüşlük mikrobunun bulaşıcılığı da ortada. O halde bu hastalığın teşhisi: Pisliğin, utanmazlığın normalleşmiş hali. Asıl kaygı verici olan bu. Bu noktaya nasıl gelindi? Dünden bugüne artarak süregelen iftiralara, gözden düşürme girişimlerine karşı aldırmazlıklarından, hatta çoğu zaman bunların bazılarınca memnuniyetle bağırlarına basmalarından değil mi? “Oh olsun” der gibi.

Zaman geçtikçe ne olup olmadığını anlamlandırmakta da gecikildi. Darbeler ve anayasaları üstüne kısmi bir rahatlıkla eğilinirken nihayet ‘meçhul cinayetler’in üstüne gidilebiliyor. Zaten şimdiye kadar bu ‘meçhuller’in katli normalden sayılmamış mıydı? Şimdiye kadar TSK’nın Psikolojik Baskı Metodu diye bir bölümünün de olduğu bilinmiyor muydu? Bilenler neden üstüne gitmediler? Bölüm ajanları bilinmez, onlara dokunulmaz! Bir romanda o güne kadar başka romanlarda hemen hiç yapılmamış bir harbiye eleştirisine, kurumun şurasına burasına dokunulmasına kesilen ceza: Yazar adını kirletmek! İki kitabını birden bu ‘dokunulmazlara’ dokunulduğu satırların altları kırmızıyla çizile çizile savcılığa ihbarda bulunmak; bütün bunlara karşın kendisinin de üyesi bulunduğu yazar birliğinin bütün yönetim kurumuyla bu kirletme girişimini desteklemesi! Bunlara benzer daha nice psikolojik yıldırma planları. Aynı yazar bir yazısında kendiliğinden “kimsenin sırtını okşamadım”, demiş bulunsun. Apoletli bilirkişimiz: “Ya nerelerini okşadınız hanım?” diye yazabiliyor, üstelik imzasıyla. O kadar bir rahatlık. Pekiii, PEN’imiz falan, hem de radikal feministlerin yuvası olmuş olan uluslararası kurumun bunu dahi görmezden bilmezden gelişleri? İşte böyle böyle bir gazetenin, “Ali Bayramoğlu gizli Ermenidir...” diye rahatlıkla yazabilme ihbarına (!) kadar gelinebildi. “N’olmuş canım, normal bi şey böyle yapışımız. Suçmuş...hıh hıh... “Pekiii bunlarla bir TV kanalında konuşurken sivil Cumhurbaşkanımızın yemeğine gittiğim için: “Ayol o zaten AKP’lidir” diyerek milleti bilgilendiren ‘Kadın edebiyat yazarı’mız arasında ne fark var? Neymiş: Biri “laik cumhuriyet(!!!) mitingleri”ne katılanlardanmış, öteki “Kahrolsun vatan haini Ermeni Hrant Dink’ler!” avâzını üfleyen kanlılardan. Şu yaşıma kadar hiçbir partiye üye olmadım. Yazarın, sanatçının yaratıcının özerk kalmasını istiyordum da ondan. TV kanalından böyle bir bilgi yanlışını aynı yer ve saatte düzeltmelerini istedim: Suskunluk. Neden? Çünkü böyle şeyler normalmiş, kendileri ne yaptıklarını çok iyi bilirlermiş. Bana kalırsa da, onlara göre utanç dahi çoktan bitmiş!

Bilgi kirliliği kavramı böyle böyle girmiş oldu dillerimize. Normalleşmişlik hali. Kaygı verici...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.