ABDULLAH GÜL: MUTLAK OTORİTE SÜRDÜRÜLEMEZ
Abdullah Gül, Saadet Partisi öncülüğünde bugün İstanbul Çırağan Sarayı’nda gerçekleşen D-8 toplantısına katıldı. Toplantıda 22 yıl önce kurulan D-8’in kurulmasında ve çalışmalarında da yer alan Abdullah Gül de bir konuşma yaptı.
29 Haziran 2019 Cumartesi 15:37
Adı AKP’li küskünler Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun kuracağı yeni partilerle anılan ve Babacan hareketine destek verdiği bilinen eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, manifesto gibi bir açıklama yaptı ve “Mutlak yönetimlerde mutlak hâkim olan mutlak otoritenin sürdürülebilirliği mümkün değildir” dedi.
Abdullah Gül, Saadet Partisi öncülüğünde bugün İstanbul Çırağan Sarayı’nda gerçekleşen D-8 toplantısına katıldı. Toplantıda 22 yıl önce kurulan D-8’in kurulmasında ve çalışmalarında da yer alan Abdullah Gül de bir konuşma yaptı.
Kendi içi düzenli ve itibarlı olmayan bir ülkenin kendisine, bölgesine, komşularına ve İslam dünyasına katkısı olamayacağını belirten Gül, “Bununla da neyi kastettiğim gayet açık. İnsan haklarının, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, diyaloğun, huzurun; bütün bunların sağlanması gerekir” dedi.
Sağlam bir düzenin oluşturulmasının yollarını anlatan Gül, “Bunun yolu medeni bir şekilde demokrasi ve hukuk standartlarının yükseltilmesi, insan hakları meselelerinin halledilmesi ile açık-şeffaf rekabet ortamlarının oluşturulmasından geçiyor” ifadelerini kullandı.
D-8 teşkilatının kuruluşunda adalet, eşitlik, diyalog, uzlaşı gibi ulvi prensipler ve evrensel değerlerin vurgulandığını belirten Gül, şunları söyledi:
“Mutlak yönetimlerde, mutlak otoritenin sürdürülebilirliği mümkün değildir. Mutlak hakimiyet sadece Allah’a mahsustur. Bugün üzülerek ifade etmek isterim ki bu kadar şey İslam dünyasını bitirmemiş gibi çok daha büyük bir savaş bulutları üzerimizde dolaşmaktadır.”
Silahların, tankların caydırıcılık anlamında önemli olduğunu ancak yumuşak gücün olmaması durumunda bunların bir etkisinin olmayacağını ifade eden Gül, sözlerine şöyle devam etti:
“Hepimizin birbirimize yardım etmemiz gerekiyor. Dayanışma içinde olmamız gerekir. Şüphesiz ki hiçbirimiz naif olacak değiliz. Önce kendi ülkelerimizi sağlam yapmamız gerekir. Kendi ülkelerimizin sağlamlığı da muhakkak ki huzur, mutluluk ve ekonomik refahtan geçiyor. Bunun yolu da medeni bir şekilde demokrasi ve hukuk standartlarının yükseltilmesi, insan hakları meselelerinin halledilmesi ile açık-şeffaf rekabet ortamlarının oluşturulmasından geçiyor."
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.