17 AĞUSTOS DEPREMİ’NİN 21’İNCİ YILINDA TÜRKİYE NE NOKTADA?
Türkiye’nin yakın tarihinde en büyük yıkıma neden olan 17 Ağustos Depremi’nin üzerinden tam 21 yıl geçti. Peki, depremin 21’inci yılında Türkiye ne noktada?
17 Ağustos 2020 Pazartesi 13:07
21 yıl önce bugün, 17 Ağustos 1999’da, saat 03:02’de meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki deprem, hem can hem de mal kaybı açısından büyük bir yıkıma neden oldu.
Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan yer sarsıntısı, Kuzey Anadolu Fayı’nın (KAF) kırılmasıyla meydana geldi.
Tüm Marmara’yı sarsan, İzmir ve Ankara’yı dahi etkileyen depremde resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken, 48 bin 901 kişi de yaralanmıştı. Yüz binlerce konut ve iş yerinde de hasar oluşmuştu.
Resmi olmayan kaynaklar ise 45 saniye süren depremde can kaybı sayısının 50 bin, yaralı sayısının da 100 bin civarında olduğunu belirtiyor.
Jeoloji Mühendisleri Odası, depremden 3 ay sonra yayımladığı raporda, fayın üzerinden geçen alanların ortalama 4 metre civarında sağa ve ileriye doğru kaydığını yazdı.
17 Ağustos Depremi’nin 21’nci yılında, bölgede yeniden büyük bir deprem bekleniyor.
Dikkatler uzmanların yıllardır ‘büyük bir deprem’ uyarısında bulunduğu İstanbul’a çevrilmiş durumda.
Her geçen gün fay üzerindeki gerilimin arttığı belirtilirken, bu nedenle zaman geçtikçe oluşacak depremin büyüklüğü de nispeten büyümekte olduğu ifade ediliyor.
Depremin her an olabileceğini söyleyen uzmanlar, günümüz teknolojisinin yer sarsıntılarının zamanını ve gerçekleştiği yeri güvenilir olarak tespit etmenin mümkün olmadığını kaydediyor.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, “Yarattığı ekonomik, toplumsal ve psikolojik sonuçlar dikkate alındığında Türkiye’nin yakın tarihindeki en önemli olaylardan bir tanesi olduğunu” belirttiği 17 Ağustos Depremi’nin yıldönümünde, yeni depremlere hazırlanma konusunda mesafe kaydedilemediğini vurguluyor.
Depreme hazırlık konusunda 21 yıl öncesinden daha iyi durumda olmadığımızı vurgulayan Koramaz, siyasi iktidara seslenerek “Benzer felaketleri bir daha yaşamamak için derhal adım atılmalıdır” diyor ve şu tavsiyelerde bulunuyor:
Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Ülke genelindeki yapılar incelenerek riskli yapılar tespit edilip güvenli hale getirilmelidir. Uygun olmayan zemin ve arazilerdeki yapılar derhal boşaltılmalıdır. Tüm yaşam alanlarımız bilimin ve teknolojinin rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır.
Geçtiğimiz yıllar içinde “İmar Barışı” adı altında ruhsatlandırılan yapılar derhal denetlenmeli, kaçak yapılar hiçbir biçimde affedilmemelidir. Çıkarılan deprem yönetmelikleri geliştirilmeli ve harfiyen uygulamaya konmalı, yönetmeliklere aykırı tüm işlemlerin tesis edilmesi engellenmeli; Odalarımızın kamusal görevi olan mesleki denetim yetkilerini sınırlandırmaya yönelik düzenlemeler kaldırılmalıdır.
21 yıl önceki acıları yeniden yaşamamamız için ülke olarak depreme hazırlıklı olmamız gerekiyor. Depreme hazırlıklı olmak için de bilimin, tekniğin ve doğanın sesine kulak vermemiz gerekiyor.
İstanbul’u bekleyen deprem gerçeğine işaret eden Bilim Akademisi üyesi yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, “Büyük bir deprem geliyor. Bunu ilan etmişiz, alarm vermişiz, dünyadaki bütün örgütlerin gündeminde İstanbul’un beklediği deprem var” diyor.
Kanal İstanbul’un deprem riskini artıracağını belirten Görür, “Bakın ‘deprem olmayı arttırır’ demiyorum, riskini arttırır. Deprem olduğu zaman olabilecek zararın hesabıdır risk” diye konuşuyor.
En az 7.3’lük depremin “geleceğini” ifade eden Görür, “Şakası yok. İstanbul gibi yapı stokunun yüzde 60’ının zafiyet içinde olduğu bir yerde bunun sonuçları çok büyük olacak” uyarısında da bulunuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da Kanal İstanbul’un İstanbul’a vereceğini belirttiği zararlar konusunda kamuoyunun dikkatini çekmeye devam ediyor.
İmamoğlu, “Kanal İstanbul, bazıları için çılgın bir proje. Mesela, işsizlik, yoksulluk sorununu umursamayanlar; yıllardır depreme hazırlık için gerekli bütçeyi ayırmayanlar için” diyor ve ekliyor:
İstanbul’un içerisinde bir deprem ve kentsel dönüşüm sürecinin dahi 6,7,8 yıl sürdüğü bir yerde, 5000’lik ve 1000’lik planı 6-7 ay içinde, alelacele -ki 4 ayı da pandemi ile geçen süreçte- askıya asıyorsunuz. Ve bu kadar aceleniz var, bu kadar telaşınız var. Bu acele, bu telaş nedir? Ne içindir? Kimi zengin etmek içindir? Yani bu ülkeye katacağı hiçbir şey olmayan, belki de İstanbul’a en büyük ihanetin, hiçbir ihanetle tarif edilemeyecek ve kıyaslanmayacak bir ihanetin acelesi niye?
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.